Haber Sitesi
HV
19 HAZİRAN Perşembe 07:16

Ticaret savaşları ve Türkiye: Yansımaları

Emre Baktıroğlu
Emre Baktıroğlu
Giriş Tarihi : 28-04-2025 11:07

 

21. yüzyılın başındaki neo-liberal küreselleşme rüzgârının 2008 Küresel Finansal Krizi'nin ardından yerini yeni korumacılık ve bir ekonominin ihracatını en üst düzeye çıkarmak ve ithalatını en aza indirmek gibi bir içgüdüye kavuşmasıyla küresel ticaret, iyileşmeye çalışan üretim biçimlerini bir hayli savsakladı.

Yeşil ekonomi; enerji, gıda ve su savaşları için alınacak doğru tedbirlerin arasına sıkıştı. Bir anlamda bu keşmekeş yapı doğru kavramlarında yanlış anlaşılmasına neden olacak şekilde gözden kaçırılıyor.

Sanayileşmiş ülkelerin örtülü korumacılık uygulamaları, Donald Trump'ın 2017'de göreve gelmesiyle Çin'e yönelik alüminyum-çelik tarifeleri ve yüksek teknoloji rekabeti üzerinden belirginleşti. Çin’in zengin madenlerini dünya artık rahatça kullanabilecek mi? Bu bir başka muamma.

Amerika’nın küresel ekonomik işbirliklerinde ortaya koyduğu uyumsuzluk, finansal piyasaları darmadağın etti.

Belirsizlikler, Asya piyasalarından başlayarak küresel sermaye çevrelerinde risk algısının yükselmesine neden olmuş, hisse senedi fiyatlarında hızlı düşüşler, güvenli liman olarak görülen altın gibi emtialarda yükselişler ve talebi büyümeye bağlı petrol gibi emtialarda ise düşüşler yaşanmıştır. Trump yönetiminin kamu harcamalarını ve vergi gelirlerini artırma çabalarıyla birlikte düşen siyasi iletişim seviyesi ve uzmanlığı dışlayan çelişkili açıklamaları, Çin'e karşı diplomatik teamüllere aykırı ifadeleri muhtemel tepki beklentilerini artırarak piyasadaki belirsizlikleri daha da derinleştirmiştir.

Türkiye Açısından İşte bu "düzensiz korumacılık" döneminin Türkiye ekonomisi üzerindeki muhtemel etkilerini doğru analiz edebilmek için potansiyel dengelerin oluşmasını beklemek gerekecektir.

Kısa Vadeli Etkiler:

  • Dünya ekonomisindeki büyüme ve enflasyon baskılarının petrol fiyatlarını varil başına 60 doların altına itmesi, Türkiye için üretim ve lojistik maliyetlerinde düşüş sağlayarak olumlu bir etki yaratabilir.
  • İç talepteki ve ithalat ivmesindeki kademeli zayıflama, cari açıkta olumlu gelişmelerin yaşanmasına katkıda bulunabilir.

 Riskler :

  • Sanayileşmiş ülkelerin piyasalarına yönelik tarife artışları, Türk şirketlerinin ana ihracat pazarlarını doğrudan etkileyerek ulusal ihracat potansiyeli üzerinde sınırlayıcı sonuçlar doğurabilir. Bu durum, yukarıda bahsedilen ihracat artışı fırsatlarını gölgeleyebilir.
  • Küresel risk algısının artmasıyla Türk Lirası üzerinde oluşabilecek değer kaybı baskısı ve artan ithalat maliyetleri, enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturabilir. Bu durum, ticaret savaşlarının olumlu potansiyelini olumsuz etkileyebilir.
  • Türkiye'nin önemli ticaret ortaklarının uygulayacağı misilleme tarifeleri, Türk ihracatını olumsuz etkileyebilir.

Türkiye'nin Olası Stratejileri ve Yapabilecekleri

Çok Taraflı Ticaret Sistemine Destek: DTÖ gibi kuruluşları destekleyerek korumacılığa karşı duruşunu sürdürmelidir.

  • Ticaret Ortaklıklarını Çeşitlendirme: Mevcut ortaklıkları güçlendirirken, yeni pazarlar arayışına devam etmelidir.
  • Yerli Üretimi Güçlendirme: İthalat bağımlılığını azaltacak politikalar uygulamalıdır.
  • Diplomatik Çabalar: Ticaret savaşlarına taraf olan ülkelerle diyalog kurarak kendi çıkarlarını korumaya çalışmalıdır.
  • Ekonomik Reformlar: İstikrarı ve rekabet gücünü artıracak yapısal reformlara devam etmelidir.
  • Enflasyonla Mücadele Programını Destekleme: Oluşacak yansımalara göre para ve maliye politikalarında ek sıkılaştırma adımları gündeme gelebilir.
  • Dinamik Makro-Finansal Yönetişim: Döviz kurları ve emtialar üzerindeki baskıları yönetmek için dinamik adımlar atılmalıdır.

Neticede, Türkiye'nin bu süreçte atacağı adımlar, hem kısa vadeli ekonomik istikrarı korumak hem de uzun vadeli yapısal dönüşüm ve kalkınma hedeflerinden sapmamak adına kritik önem taşımaktadır. Bu nedenle, potansiyel dengelerin oluşmasını beklemek ve gelişmeleri yakından takip etmek gerekiyor.

 

YORUMLAR