Ha bu nedir? diye soracaksınız?
Bu İstanbul Boğazı'nın Gizemli Madeni…
Bir rivayete göre hikâyesi şöyle:
İstanbul Boğazı, yüzyıllardır nice efsaneye ev sahipliği yapmış,
Gizemli sularında sayısız sır saklamış.
Ama hiçbiri, "contorium" adlı nadide bir madenin varlığı kadar dillere destan olmamış.
Rivayete göre, bu maden öyle değerliymiş ki, çıkarılmasına izin verilmiyormuş, zira çıkarılsa memleketin ekonomisi havalara uçar, her birimiz zengin olurmuşuz!
Peki, nedir bu contorium?
Efsaneye göre, atom numarası 90, kütle numarası 367,4 olan, sembolü "Co" olan bu element, sadece İstanbul Boğazı'nın derinliklerinde bulunuyormuş. Bu cevher o kadar nadir ki, bilim insanları bile şaşkınlıkla karışık bir hayranlık besliyor.
"Acaba gerçek mi?" diye soranlara, "Şüphesiz elbette gerçek!" diye cevap veriliyor.
İnanmayanlarda var tabi "Yoksa bunca yıldır neden çıkarılmıyor?" falan diye soruyorlar.
Tabii ki, bu efsanenin en komik yanı, contorium'un aslında var olmaması. 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisi Can Kuseyri tarafından uydurulan bu element, 2011 yılında YouTube'da yayınladığı bir video ile efsaneleşmiş. Kuseyri, o videoda contorium'un özelliklerini Ballandıra ballandıra anlatmış, dinleyenleri kahkahalara boğmuştu. Ama bazıları o kadar inanmış ki, aradan geçen onca yıla rağmen hala contorium'un çıkarılmasını bekliyor.
Contorium efsanesi, internet çağının en renkli şehir efsanelerinden biri olmayı başardı. Sosyal medyada caps'lere, yorumlara konu oldu, hatta bazıları contorium'un varlığına dair "kanıtlar" bile uydurdu. Ama ne de olsa, bu efsane, bize bir şeyi öğretti: İnternette okuduğumuz her şeye inanmamak gerek!
Sonuç olarak, contorium, İstanbul Boğazı'nın derinliklerinde değil, kalplerimizde yaşamaya devam edecek.
Belki bir gün, bilim insanları bu "elementi" gerçekten keşfederler, kim bilir? Ama o zamana kadar, bizler bu efsaneyle eğlenmeye devam edeceğiz. Ne de olsa, contorium, bize gülmeyi ve hayal kurmayı öğretiyor.
Asıl hikâye yutturmak değil de gırtlaklamak… Bazen şakaların ciddiye döndüğü ülkemizde acı olan bu jelibonları sindirme meselesi. Doğruluğundan emin olmadan sallamak ama doğru rolü oynamakla doğru yaşamak arasındaki farkı anlatmak için bugün bu hikâyeyi severek anlattım.