Bu haftaki yazımı ekonomiye ayırmaya karar verdim. Aslında bir başka konu vardı, ama değiştirmek zorunda kaldım. Sokaktaki insan, işçi, memur, öğrenci, çoluk çocuğun dilindeki enflasyon, yani hayat pahalılığı beni bu yazıyı yazmaya yönlendirdi.
Ben ekonomist değilim, ama yıllarını gazetecilik mesleğine vermiş bir insan olarak kendimi bu konularda üç beş kelime etmeye mezun görüyorum.
Vaktiyle, daha geçen hükümet döneminde ekonomideki gidişatı gözlerindeki enerjiyle anlatana eski bakan Nurettin Nebati’ye de mütevazı uyarı ve ikazlarımız olmuştu ama dinletemedik. Buradaki uyarılarımızın da aynı akibete uğraması edişesi, ancak gazeteci sorumluluğuyla yine yapılması zaruretini boynumuza borç biliyoruz.
Bu yüzden birkaç kelam etmeye kendimizi mecbur görüyoruz.
Sorularım var, önerilerim var.
Sayın Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek Beyefendi ve çok değerli yardımcıları, onların yardımcıları, danışmanları, uzmanları vs vs., enflasyonu düşürmek için, yani dezenflasyon süreci için kullandığınız tek silah olan faizin şu ana kadar bir işe yaramadığını görmüyor musunuz? 8 ayda 4 kat artırdığınız faize rağmen enflasyonunun düşmediğinin farkında değil misiniz? Yaptığınız faiz artışları yüzünden ülkemizde ticari kredilerin yüzde 50’lerin üzerine çıktığını, bunun da zaten finansman zorluğu içindeki KOBİ’leri perişan ettiğini, birçoğunun battığını, büyük bölümünün can çekiştiğini, batan bir şirketin bu ülkede yeniden asla yeşermediğini bilmiyor musunuz?
Valla ben ekonomiden sizler kadar anlamıyorum, ama şu ana kadar yaptığınız uygulamaların: tamamen yanlış olduğu ülkemizde uygulamalı olarak ispat edilen ‘faiz sebep enflasyon sonuç’ anlayışına dönmek üzere. Yani, siz 8 aydır faiz artırıyorsunuz enflasyon düşmüyor ya, bunun başka bir yolu yok mu? Üreticilere, sadece üreticilere düşük demiyorum uygun faizli kredilerle üretimi artırmayı deneseniz. Herkesin malumu olduğu ve maliyenin en büyük yüklerinden olan, kamu harcamalarında gerçekçi tasarrufa gitseniz. Enflasyonun en önemli sebeplerinden birisinin kamu hizmetlerine, halen kamunun elinde bulunan üretim ürünlerine hükümetin yaptığı zamlar olduğunu görmüyor musunuz? Yaptığınız faizler yüzünden sanayi üretim endeksin son bir aya kadar sürekli olarak düştüğünü görmüyor musunuz? Üretim diyorum… üretim düşerken talebin yüksek olduğu bir ülkede sadece faizi artırarak enflasyonu düşürebileceğinize gerçekten inanıyor musunuz? Ben buraya not düşüyorum: Ben inanmıyorum.
Pahalılık yüzünden, Milletin temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlandığı günümüzde, 8 aydan beri ülkenin refah ve mutluluğunun azaldığını, gerginliğinin ise arttığını, toplum kesimlerinin bir birine düşman olduğunu da görmüyor musunuz? Yoksa ben abartıyor muyum?
Bir taraftan İstanbul’da kentsel dönüşümden bahsediliyor, öte yandan inşaat firmalarına kredi verilmediği gibi, enflasyonla da maliyetlerin artması karşısında hiçbir şey yapılamıyor.
Söyler misiniz lütfen, inşaat ruhsat sayısındaki üçte bire varan oradaki düşüşle, İstanbul kentsel dönüşümünü kim yapacak?
Ben düzenli olarak İstanbul sanayi ve Ticaret odalarını takip ederim. Meclis üyeleri ile konuşurum. Zaten sorduğum soruların önerileri ve kaynağı onlardır. Bence çözüme giden doğru yol KOBİ temsilcilerinin dikkat alınmasıdır.
Valla, ben sürekli reel kesimin içindeyim, hani o, üreten, istihdam sağlayan, ekonominin temeli denilen KOBİ’lerle beraberim. Ateş püskürüyorlar. Aralarında artık zıvanadan çıkanlar bile var.
Siyaseten de bir uyarım olsun: Geçmiş dönemde, birçok tehdit ve olgu için, haklı haksız, doğru yanlış, hiç düşünmeden bekâ meselesi olarak nitelenmişti. Şükürler olsun hiçbiri gerçekleşmedi. Hepsi unutuldu. Neler neler bekâ meselesine gerekçe gösterildi.
Ama şimdi.
Bugün ben uyarıyorum: Tarihteki tüm isyanlar, bütün halk hareketleri ve sosyal patlamalar vergi yüzünden çıkmış. Yani insanlar geçinemediklerinde toplumsal hareketler, sosyal patlamalar ve Allah korusun isyanlar meydana geliyor.
Demem o ki:
Hayat pahalılığı bekâ meselesidir.
