Haber Sitesi
HV
30 NİSAN Salı 01:11

Sektörde 1960lı yıllara geri döndük

Fahri Türkkan | AYSAD 4. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı ile oturup biraz dertleştik. Bu sektör Fahri beyi iyi tanır. Sözü doğru ve dobradır. Hem tecrübeli hem de iyi eğitim almış bir duayendir. Sohbetin tamamını yeniesnaf.com videolarında bulabilirsiniz.

EKONOMİ
Giriş Tarihi : 08-04-2024 12:50   Güncelleme : 09-04-2024 20:27

 

1960’tan beri bu meslekteyim. Baba mesleğim ayakkabı sektörü. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği mezunuyum. 76 mezunuyum. Yıllarım hem eğitimle hem de üretimle insanlarla birebir geçti. Sektörümüz aslında çok canlı, hareketli bir sektör.

Tüm yanlışları yapa yapa balon gibi şiştik

 Ayakkabısız bir insan olmaz, insan sayısı da artıyor. Üretim de artması gerekiyor. Talep var yani Türkçesi. Ama biz gelişeceğimize geriledik. Dünyayla rekabet etmemiz gerekirken yanlış uygulama, yanlış hukuk, yanlış yapı, yani bütün yanlışları yapa yapa büyür gibi olduk. Aslında balon gibi şiştik. Sayımız arttı. O kadar çok ayakkabıcı yoktu o zamanlar. Sonra 90-95 lerde, başkanlığım döneminde, sayım yaptırdım. Türkiye'deki üretici sayısı 24 bin. Üretim sayısına baktım. Komik. Yüz milyon çift ancak üretebiliyoruz. Bu ne demek? Bu bir milli israftır. Neden? Bu kadar çok üreticinin olduğu bir yerde o yüz milyon çift. Hiçbir üreticiyi ayağa kaldırmaz. Geçindirir ama büyüyemez. Gelişemez Teknolojik olarak, yapı olarak, hacim olarak, sermaye olarak gelişemez. Aynı zamanda kötü bir haksız rekabetin içindeki boğuşma yaratır.

Yan sanayi gelişti ama ayakkabı sanayimiz tersine maliyetlerini daha da arttırdı

Ama yan sanayi gelişti. Çünkü yan sanayide daha eğitim insanlar, daha sermayedar insanlar dünyayla iç içe temastan dolayı teknolojiyi taşıyabildiler. Üretim şekillerini taşıyabildi. Yan sanayimiz gelişti. Ama ayakkabı sanayimiz sayısal olarak büyüyor. Büyümeye ve maliyet olarak dünyayla rekabet edecek maliyete ulaşamadı tersine maliyeti arttırdı. Her şeyi dışarıdan almaya başladık. Maliyetimiz arttı. Rekabet çok kötü oldu. Ve pazar bitti. Mücadele hırsını bitirdi. Kazanma güvenini kaybetti bir kere. Bu işten artık para kazanılmazdır. Nereden anlıyoruz? Emekçisi azalıyor Kimse, çocuğunu, çocuğunu, yakınını bu işe vereyim de bu işten geçinsin fikri kayboldu. İşçi bulamıyoruz. Çalışacak insan bulamıyoruz. Velhasıl sektör geriye düşüş başladı.

2 bin 3 bin fabrikaya ihtiyaç var ve bu fabrikalar Anadolu’da olacaktı

Peki, sebebi ne? Dünya ile rekabet edecek bir sayıya ulaşamadık. Arge'ye, kaliteye, Markaya, kurumsal yapıya ulaşamadık. Geriledik, şu anda biz atölyeci sınıfında bir üretim yapıyoruz. Fabrikamız bitti, fabrikalar vardı onlardan beş, altı sene evvel çoğu iflas bayrağı çekti. Ya konkordato ilan etti. Yahut da bu işten artık zarar ederim ben dedi. Sattı çıktı kapattı. Şu anda bu ülkede üretici minimum noktada. Bu ülkede iki bin veya üç bin tane fabrikaya ihtiyaç var. O da yüzde 80’i Anadolu'da olacaktı. Bu ne demektir? 200-300 bin çift yılda üretim yapacak. Her fabrika. Bu da üç yüz dört yüz milyon çift ayakkabı yapar. Bunun yarısını ihraç edecektik yarısını da iç pazara satacaktık. Üç bin fabrika demek kurumsallaşmış, markalaşmış, ARGE sini üretmiş. Kayıtlı, kurumlu bir firma. Dünyanın nezdinde bir itibarı olacak. Avrupa olsun, başka ülkeler olsun bir kurum olarak görmüyor. Kurumsal olarak görmüyor zaten. İstisnalar vardır 3-5 tane falan. Bu bir şey etmez. Sembolik sayılır. Ama bu hüküm şu anda bu sektörde yani tekstilden sonra en yüksek ihracata ulaşması gereken bir sektördü. Avrupa, Rusya, Arap dünyası, Afrika bu işi üretemiyor. Üretecek. Pozisyondan çıktılar artık. Vatandaşların yüzde 80’i yüzde doksanı Eğitimli üniversite mezunu insanlar. Yav üniversite çalıştıracak adam da bulamıyor. Göçmen alsa başka sorun yaşayacak. Almazsa üretmeyecek. Ne yaptı? Bu sefer Çin'e gitti üretmeye başladı. Üretimlerini dışarıya taşıdı. Biz baktık, Avrupa'ya satabiliriz. Üç milyar çift ayakkabı tüketiyor. Avrupa. Biz buna yüzde 10’unu satsaydık üç yüz milyon çift.

Bu mesleğe para yatırmak artık zararlı bir iş haline geldi. Ha mecburiyetten yaşamını sürdürmek için burada kalmak durumunda olan insanlar var. Ama bu da bir şey ifade etmiyor. Azınlık noktasında, sıkıntı büyük. Meslek 60 yılda başladığı noktaya geri döndü. Büyük bir gerileme yaşadık. Bilgi olarak değil ama. Sermaye olarak, enerji olarak, üretim olarak, marka olarak, marka değeri olarak 1960’a geri döndük. Ürünümüzün kalitesinde sıkıntı yok. Müşterinin sana ulaşabilmesi gerekiyor. Bunu alabilmesi gerekiyor. Kalite tartışması zaten her zaman saçma sapan bir şey olmuştur. Bunun ömrü altı aydır. Yaralanma ömrü altı aydır. Dayanma gücü altı aydır. Ama sen üretim yaparsın da bir ay sonra sana iade gelirse sakat, kırılma, çatlama, yırtılma olursa tamamen emeğin hatası, işçiliğin hatası veya buraya gereken değeri vermemek. Yani dur beni ucuza mal edeyim dersen ucuz çorba dudak yakar. Mutlaka sıkıntı yaratır. Kalite yakalamış durumdayız. Biliyoruz kaliteyi. Ama maliyetten dolayı yapamıyor şu anda insanlar. Kaliteyi tartışmak istemiyorum. Ben diyorum ki normal bir ayakkabı. Standart bir ayakkabı. Seksen bin adımlık normunu taşıyan bir ayakkabıyı. Üretebiliyor muyuz? Üretiyoruz. Niye satamıyoruz?

Çünkü normundan üç kat fazla pahalı çıkıyor bizden. Yani Avrupa bizden 20 dolarlık mal istiyor. Bizim maliyetimiz olmuş 30 dolar, 40 dolar. Kim satacak? Kim alacak? Kim kaç para kazanacak burada? Caydırıcı bir yapı. Şu anda herkes seyrediyor. Ne olacak?

 

AdminAdmin

YORUMLAR
Şahin Erduran 3 hafta önce
Tebrik ederim bu sektörün sorunlarına bozulan kimyasina derin ve detaylı bir şekilde analiz yapmış Fahri bey
google-site-verification: google8b20e0d27e9aba0e.html